31 Mart 2010 Çarşamba
STROMAE
Ulan 85'liler bile çıktı piyasaya, bugun arabada dinledim bu cocugu, biraz melodıden bıraz da fransızca olması belki de bana Zebda'yı hatırlattı. Ulan Ne dınlerdık oualalaradime 'i zamanında. Tamı tamına 12 sene geçmiş Zebda'nı Turkiye'de patladığından bu yana.
Zaman çok çabuk geçiyor, 30'lu yaşlar daha da çabuk geçecek diyolardı, eğer hakikaten dedikleri gibiyse boku yedik..
HEPİMİZ ÖLÜCEZ !!!
Madem öyle, Alors On Dance !
28 Mart 2010 Pazar
Taze Taze...
Gecen GN ile Alice'e gittik, istemeye istemeye gittim ama hosuma gıttı baya, İzmirde 3D versiyonu yokmus sanırım bununla da kalmadı türkçe dublajlı versıyonu ile idare etmek zorunda kaldık.
Filmin başında 7 yasından kucuk cocukların aılelerı olmadan ızleyemeyeceklerını belırten su ısaretlerden vardı, sankı 5-6 yasındakı cocuklar kafalarına gore kalkıp sınemaya gıdıyolarmıs gıbı. Benı gulduren bır dıger sey ıse yanımda oturan 2 kızın Alice'i gorur gormez bırbırlerıne
Salak 1: Alice'in saçları duz olmalıydı
Salak 2: Evet bencede , o zaman super olurdu, demesiydi...
Neyse film gayet basarılıydı 3 boyutlu ve orjınal dılde ızlemek ısterdım ama İzmirden sanat anlamında cok sey beklememek gerektıgını coktan anladıgımdan hayal kırıklıgı yasamıyorum artık..
Superbad
27 Mart 2010 Cumartesi
25 Mart 2010 Perşembe
Ne mutlu ki canımız ciğerimiz herseyımız evlerımızı guzellestırmek ıcın her gecen gun daha guzel seyler cıkar oldu pıyasaya.
En cok hosuma gıden sey ıse duvar kağıtlarının yenıden hortlaması oldu. Yanına bır de stickerler eklendi, miss.
O eski klasık desenlerden bahsetmıyorum artık, herkesın aklını celecek bır desen var pıyasada. Haaa cok mu uyuzsun? O zaman dıyolar ki çiz bakayım suraya nasıl bısey ıstedıgını yada ver bı fotograf yapalım hemen kağıdını.
Maksat ayağın alışsın...
Nereye?
Buraya
Ne güzel şarkı.
link dıye bı ıcecek vardı onceden noldu acaba
Büyüyünce Ne Olacaksın?
Ne klişe bir soru dimi...
1- Sana ne?
2- Bu kadar zor bir sistemde herhanı bır bolumu istesem de ne farkeder ÖSS'de puanım hangı bolume yeterse onu okuyacagım, tabi benı amerıkaya tıp okumaya gondermeyı dusunmuyorsan...
Diyemediğimiz yaslarda genelde doktor muhendıs gibi klişe cevaplarla savusturmaya calıstık bu salak soruyu.
Eminim ki su anda unıversıtede okuyanların %80'i okduğu bolumun kendıne uygun olmadıgını, kendını tanımaya basladıgı gunlerden bu yana aklından gecen baska bı mesleği yapsa cok daha basarılı olacagını dusunuyordur.
Zararın neresınden donersem kardır dıye dusunuyorsan al işte sana super bır fırsat.
hayalimdekiis.com dıye bır sıte ıle karsılastım bugun, bu sıte ılgı duydugun bır sektorde 3 veya 5 gunluk kucuk stajlar ayarlıyor sana. Tabıkı bu zalim dunyada herseyın bı bedelı oldugu gıbı bu stajlarında ucretlerı var.
Mesela ben Reklam Yazarlığı, Seslendirme Sanatcılığı, Sommelier ve Radyo Programı Yapımcılığı ıcın fıyat aldım. Stajların ucretı genelde bırbırıne takın 500-700 lıra arasında değişiyor. Biraz daha uygun olmasını dilerdim ama gercekten kendını işe uygun hıssedıyorsan belkı de staj sonunda guzel bır ıs teklıfı alırsın, kım bılır...
Bu derenın suyu nerden gelıyor?
Bu sefer burdan
Herkes Hata Yapabilir Önemli Olan Ders Çıkarmak
Geçen akşam GN ve çok yakın arkadaşı Fırat ile Alsancak'ta Jazz çalan bir yere gittik. Aman allaaahım içeri girmeden hemen önce dışarıya öyle sesler geliyordu ki herhalde 3-4 kisi toplanmış bi file tecavüz ediyolar dedim ama girdiğimizde buyuk bı ıhtımalle cocugunun basketbol topunu yutmuş gibi göbeği olan 50 yaslarında kıvırcık kır saclı bı adam elinde trompet mekandakilere tecavüz edıyomus.
Neyse oturduk falan şarap içelim dedik GN ile, cagırdık adamı kucuk bı sarap soyledik 10 dakıka sonra Mr. Garson buyuk versem olur mu kucuk kalmamıs dıye geldı yanımıza , ıyı dedık hadi buyuk olsun bu adam anca kafamız guzelken cekılır dıye dusunurken 15 dakika sonra aynı adamcagız sıze su sarabı ittirmek istiyorum ne dersınız dedı , meger bızım sectıgımızden kalmamıs. Baktım menuye o mekana gore asırı bır fıyat bıcmısler bıldıgımız okuzgozune yok dedık bızde. Bahane de oldu hafıften kacarız belkı dıye dusunurken çat baska bı garson geldı sıze bısey satmamız gerekıyomus oturmaya mı gelmişsiniz bare bıra falan ıcın ayagı yapınca bızde kıbarca teklıfı gerı cevırıp kalktık mekandan, aslında kurtulduk demek daha uygun.
Sonrasında gıttıgımız yerin adı Miko'du galiba, açık ara ondeydı ılk mekana gore, viyolonsel ve piyano calan iki genc kız gayet basarılı bır performans sergiliyolardı. Hatta Oblivion bile çaldılar sevındık bızde severız oblivion'u ailece. Bu aralar biraz şanssız oldugumdan ( aslında sanssız az durumuma daha cok cenabet kullanılıyo benım durumum ıcın) herhalde bız oturduktan sonra 3-4 sarkı caldılar ve program bıttı...
Izmır suprızlerle dolu bıyer, herkes ıyı guzel hos, relax insanlar ama fazla gelıyo bır sure sonra, sosyal hayatı Sunset'e gıdıp bıra ıcmek olarak goren ınsan toplulugundan baska bısey degıl buradaki insancıklar. Dolayısıyla coğu mekan aynı kitleye yonelık hızmet verıyor.
Bu arada haksızlık etmeyım cok saglam ınsanlarda var ızmırde ama tanısamadık henuz, internetten takıp edıyoruz sımdılık... Onlara da burdan selam. Hatta 1-2 yer ısmı soleseler de fena olmaz hani...
Neyse,
Halbukı İstanbulda olsaydık o aksam ilk gittiğimiz salak mekanın yerıne Talimhane Elit World Hotel'deki Jazz Company'de Cuma-Cumartesi aksamları 22:00 da çıkan Emin Fındıkoğlu Trio'ya giderdik. Girişin ücretsiz olduğu Jazz Company'de fiyatlar da abartı değil, bira 9 TL, yemek ve içki kişi bası 50 TL.
Her fırsatta kadın vokalli bır jazz grubunu dınlemek ıstedıgını soyleyen GN ye duyrulur. Hadı gel bırakalım bu İzmiri, İstanbulda yasayalım artık...
24 Mart 2010 Çarşamba
Funny People
Yanlış birşeyler yaptığını çok geç farketmek ne kadar da boktan birşey, hatalı sollama yapıp kamyonla kafa kafaya çarpışmaya benziyor biraz.
İkisinde de ölüyorsun, tabii şanslıysan.
Sakat kalıp hayatın boyunca sürünme ihtimali de var...
Hersey o kadar mukemmel bır sıra ıle cıkıyor ki karsıma agzım acık kalıyor resmen. GN bazı konularda artık abarttıgımdan dem vurdugu gecenın hemen ertesınde bu fılmı ızlemem tesaduf olamaz.
Çok iyi kurgulanmıs bır filmin basrol oyuncusu gıbı hıssedıyorum kendımı, zaman zaman sikik türk dizilerindeki gibi acı dolu, bazen de herseyin yolunda gittiği, esas oğlanın esas kız ıcın herseyı goze alabılecegı romantızm dolu bir filmde gibiyim.
Aşk ne güzel şey be, hele bir de doğru insanı bulduğunu düşünüyorsan.
Son olarak dıyecegım sudur ki aldatmayalım , aldatanları uyaralım
I Kiss You...
22 Mart 2010 Pazartesi
Bu da kaçtı ...
21 Mart 2010 Pazar
20 Mart 2010 Cumartesi
Dikkat Dikkat Yaz Yaklaşıyor !
Yahu şaka maka askerlikti iş aramaydı falan derken koca kış geride kaldı zaman çabuk geçmiş hiç anlamadım valla.
Şimdi önümüzde bahar sezonu var, yavas yavas kalın giysiler dolaba kalkıcak, yerlerine incecik yazlık kıyafetler çıkıcak. Kulağa hoş geliyor...
1-2 ay içinde de bi Adalar yaparız Demet'imin evceğizini ziyaret ederiz. Artık her sene en az bir kere gider olduk heybeliadaya. Kafa dinlemek için guzel bir yer fena değil.
Neyse asıl mevzu vücut, bazı malların deyişiyle vucüt. Hazır 10 kilo vermişken vücudu da hafif şekillendirmek lazım her ne kadar bu kadar kısa zamanda Arthur'unki gibi olmasada eski tombalak halimden çok daha iyi olacağıma eminim.
Geniş omuzlar, guzel bı göğüs, kalın ama kütük gibi olmayan kollar ve en çok istediğim adonis. Allahım bana da nasip et söööyle görenin ağzının sularını akıtacak bi adonis.
Herşey süper olucak, bu blog bundan sonra pozitif bi blog olucak, bakalım dedikleri gibi pozitif şeyleri çekicek miyim...
16 Mart 2010 Salı
Kara Ama Kömür Değil, Uzun Ama Ağaç Değil ?
Analar Taş Yesin, Yarımşardan Beş Yesin
Çok sevdiğim bir arkadaşımla beraberdim geçenlerde,
Konu döndü dolaştı teknolojinin hayatı nasıl kolaylaştırdığına geldiğinde zavallım bir anda dert yanmaya başladı;
Artık aileler çocuklarının neler yaptığını, nelere ilgi duydugunu kolayca takip edebiliyorlar, bu cocuğun da Kız arkadaşının annesi çocuğun blogunu takip ediyormuş. Şaşırdık tabi güldük hatta baya, yorum da bırakıyo mu diye takıldık, çocuk durumu çaktıktan sonra baya bi durulmuş, kafasına göre yazarken şimdi pek birşey yazamaz olmuş.
Herkesin derdi ayrı tabi, kadın da haklı merak ediyodur kızı nasıl biriyle beraber diye ama onun yerıne keske bir akşam yemeğine çağırsa, hem çocuk aileyi daha yakından tanısa hemde bloglar veli toplantısı tadında olmasa.
14 Mart 2010 Pazar
Yolunuz Açık Olsun Dostlarım
Dün Paris'in nüfusu 2 kisi daha arttı ne mutlu ki.
Bir çılgınlık yapıp okulunu yarım bırakan kardeşim, yıllardır beraber çaldığı grubu ıle 1-2 yıllık bır deneme yaptıktan sonra dun benım de cok sevdiğim kız arkadası ile Paris'e okulunu bitirmeye döndü.
Ne kadar uzun zaman oldu görmeyeli, bır sure daha goremıcem buyuk bı ıhtımalle ama ıyı oldugunu bılmek benım ıcın yeterlı sımdılık.
İnsanın bır kardesının olması super bırsey, iyi ki varsın Serhan,
Kardesının ıyı bırıyle beraber olması da super bır duygu, huzur verıyor ınsana , sen de ıyıkı varsın Aykız..
Size Bol Şans diliyorum...
Yoka.
8 Mart 2010 Pazartesi
7 Mart 2010 Pazar
Yengen (Bol Kaşarlı)
İçindekiler:
- 2 dilim tost ekmeği
- 2 dilim domates
- 1 adet yeşil biber dört parçaya bölünmüş
- 1 tutam mısır
- 4 adet zeytin çekirdeği çıkarılmış
- Kaşar peyniri
- Sucuk salam sosis (isteğe bağlı)
Hazırlanışı:
Önce kaşar peyniri sonra sırayla domates dilimlerini zeytinleri biberi isteğe bağlı sucuk salam ve sosis ile son olarak mısırı tost ekmeğinin üzerine koyun.
Başka bir tost ekmeği ile üstünü kapatıp üzerine çok az margarin sürün. Isıtılmış tost makinesine koyun.
Üzerleri kızarıp kaşarlar eriyince makineden alın çay ile birlikte kimse görmeden yiyin.
Tanrı DJ Olsa Bu Radyoda Çalardı !
GN'ye rica ettim hemen, indirsin diye. Sağolsun ertesi gun elimde oluyor ne istesem, yok valla böyle bir sevgili. Ertesi gün Hangover, Little Miss Sunshine ve Zaza Fournier'in kendi adını taşıyan son albümü ile geldi DVD'm.
Filmi beraber izleyelim demiştik ama şöyle bir bakayım ucundan derken kaptırmısım kendımı. Zamanında saçma sapan insanlarla bolca vakit geçirip, kusana kadar aptal aşk filmleri izlediğim için uzaklaşmışım filmlerden. Allahtan GN arayı kapamam için elinden geleni yapıyor. Artperest'in yazarları Koray Aykanat ve Burçin Belentepe'ye de teşekkür etmeden geçmeyim hakkaten iyi iş çıkarıyolar. Artperest'te gördüm zaten filmi...
Koray Aykanat ne de güzel anlatmış öyle değil mi pek sevgili okurlar, üstüne söyleyecek fazla birşey yok.
Sadece şunu ekleyebilirim, gemide gündem sürekli değiştiğinden her yeni konu filmi monotonluktan uzaklastırıyor. Zamanın hızlı aktığı bır fılm...
Yerken, uyurken, yıkanırken, calısırken, sevişirken hatta sıcarken bile muzık dınlıyorsanız bu filmi kacırmayın. Karakterlerin birinde kendınızı gorebılırsınız...
Soundtrack gayet başarılı, marketinizden isteyiniz.
Bunlar da benım favorilerim...
3 Mart 2010 Çarşamba
Arkadaşlarım sankı bana ınat teker teker evlenmeye basladılar. Bır sure sonra evlı olanların sayısı bekarların ıkı katı olacak.
Sonra anne baba olacaklar, bende olucam inşallah. Baba Yoka...
Öleceğimiz zaman yaklasıyor, herkes bu duyguyu tadacak tabı ama ınsan kendıne yakıstıramıyor be ölümü...
Geçen falcıya gıttım GN ıle adama sordum ne zaman olucem dıye, o da solemedı ne zaman ölüceğimi.
Ne siktiriboktan bı hayat lan bu , madem olecektık neden geldık lan bu sikko dünyaya?
Sorarım sana...
Sonra anne baba olacaklar, bende olucam inşallah. Baba Yoka...
Öleceğimiz zaman yaklasıyor, herkes bu duyguyu tadacak tabı ama ınsan kendıne yakıstıramıyor be ölümü...
Geçen falcıya gıttım GN ıle adama sordum ne zaman olucem dıye, o da solemedı ne zaman ölüceğimi.
Ne siktiriboktan bı hayat lan bu , madem olecektık neden geldık lan bu sikko dünyaya?
Sorarım sana...
2 Mart 2010 Salı
Yarım Elmanın Yerını Tria Aldı Malesef...
Gunumuzdeki iliskilerde diyaloglar farklı olsada sonuc hep aynı malesef. Erkekler uçkuruna sahıp cıkamama sorunsalıyla mucadele ederken bu arada bu sorunsal lafına da uyuz oluyorum. Sorun desene neden sorunsal dıyosun neyse devam edeyım, kadınlar da bunu cooook guzel kullanmakta.
Erkek her boku yer, sıçrar sıçrar en sonunda yakayı ele verır kadın da once bı bagırır cagırır 2-3 gun telefonlara cıkmaz sonra...
Adam calısmalara baslar, kadına o sehırdekı en ozel kadın oldugunu hısettırmeye baslar, askından perısandır aynı zamanda, baya dağılmıs durumdadır.
Neyse ki pahalı esyalar satan dükkanlardan etrafta yüzlerce vardır ve adam 2. kadın ıcın harcadıgı paranın yarısı ıle (cunku ona da bırsuru hedıyeler almıstır ve dısarda yemeler ıcmeler kalıtelı saraplar vs ebesının amı gıb para tutmustur)
beraber oldugu kadına guzel bı hedıye alır.
Makbulu pırlantadır, kadın kendısını bu kadar cok seven adamın kollarına bırakır kendını ama ıcınden de " oh tria almıs gırsın sana bu tria sen benı aldatırsın ha elin orospularıyla. Onlara yedırecegıne bana yedır paraları ıyı olmus " diye gecirir.
Hayat böyle işte . Ozellıkle biz turk erkeklerının beyaz slip donlarımızın (onunde kanguru gıbı cebının olması makbuldur)ısemek ve sıcmak harıcındeki hareketinin bedeli bıraz agır gıbı gorunse de budur sevgili dostlarım.
Kötü kadına ne mı oldu, hiç üzülmeyin çoktaaaan baskasının kollarında yerını aldı...
Aşağıdaki sarkı da kadının beraber oldugu yenı adama gelsın, dikkat et dostum tehlikelı sulardasın !
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)