31 Ocak 2009 Cumartesi

Anakara'ya çıktım uzun zamandan sonra ,

Aylardır denizde olmanın şapşallıgı içindeydim ilk saatler, biraz vakit geçince alıştım kolayca , yollarına, havasına, insanlarına... Denize çıktığımda da çok uzun sürmemişti alışmam. Uyumlu biriyim herhalde, fazla arıza çıkarmıyorum çevremdekilere...

Yanımda hiç tayfa getirmedim bu sefer, dostlarla beraber gecirdim anları, bol alkol, kahkaha ve müzik eşliğinde.

Danubsky yine cok sey kattı , burdan selamlıyorum kendisini...





Ne kadar da tenhaydı, tüyleri ürperdi ansızın...

Uzun zamandır farketmemişti bu kadar yalnız olduğunu.

Paris'in en kalabalık dehlizlerinden birinde, kendi ayak sesiyle tutturduğu ritimle ilerledi onu bekleyen sevgilisine doğru...

İşte Bu Benim Şovum

Ünlü olmanın dayanılmaz cekiciliginden oluyor sanırım bu değersiz olmayı kabullenme durumu..

Neden bilmiyorum ama insanların zor duruma düşmesi kendimi bildim bileli keyif verir bana , herhangi bir maç izlerken kaybeden tarafı tutmamım nedenlerınden biri de bu sanırım .

Burdaki insancıkları da izlemek geçici bir keyif verdi bana bu akşam ama daha sonra düşününce üzüldüm , insanların prodüktörlerin masasına meze olmasına.. Aslında meze demek hata belkide, bana daha cok bir kahvaltı sofrasını anımsattı bol tuzlu hıyar ve bilindik kaşar çeşitleri eşliğinde...

Zavallıcıklar arasında bacak açma konusunda yaşanan tartışmaya sırasında yarışmacılardan acilen yorum yapma ihtiyacını gidermek isteyen Çember Sakallı Denyo olarak fişlediğim vatandaşın yorumu ile bitiriyorum yazımı...

ÇSD: Bu genç bayan arkadaslar bacaklarını bugun acmayacaklarda ne zaman acacaklar? Değil mi yahu...

Sana acilen dandik kişisel gelişim kitaplarından birini almanı tavsiye eder gözlerinden öperim.

Sıradaki şarkı sana ve tüm hayvan severlere...

25 Ocak 2009 Pazar




Doğum günüm yaklaşıyor , inşallah birileri bunu okur da bu sene acaba ne alsam diye kendini paralamaz...

Vicky Cristina Barcelona



Özentilik gibi olmasın ama hakkaten bu adamın hayatı galiba benim aradığım hayat. Yanlış anlamayın, yanındakı kadınlar değil kıskandığım , hiçbir kısıtlama yok hayatında. Hayatındakı tek kotu sey filmin bitiyor olması... Bu filmden sonra Biutiful ve Killing Pablo adında 2 film daha yapmış abimiz , bulup izlemek lazım...





Ya Penelope Cruz ile ya da ispanyolca konusan bırı ıle acilen sevısmem lazım ... Beğenmezdim önceleri ama bu filmde kendi ve dili gönlüme taht kurdu diyebilirim...







Duru bir güzelliği var , bu kızda kendimi gördüm film boyunca , düzenli hayat mı yoksa bohem mi? Hala kararsızım ama filmin sonuna doğru Juan Antonio ile beraber olamaması içime oturdu , kendi de üzülmüştür bu mevzuya büyük bir ihtimalle..




Karanlık odada iki kadının yakınlaştığı anda bir anda kafamda şimşekler çaktı , kız arkadasım beni bir kadınla aldatsa , bir erkekle aldattığı kadar acıtmazdı herhalde canımı... Olay sadece peniste mi bitiyor yanı , ilişkide sadece penis mi var, bize göre kadının veya kadınların varlığı önemsiz mi???

21 Ocak 2009 Çarşamba



4. ay oldu... Bir de ikramiye eklenince 5 aylık maaşımı alamamanın verdiği acıyla yaşıyorum 4 aydır. En sonunda canıma tak etti ve kaçmaya karar verdim şirketteki diğer çalışanlar gibi...
Zamanında Paristeki stajımı ayarlayan babama haber gonderdım Nice'e.. Durum bu , benim yeniden Paris'e gitmem lazım hem paramı alamıyorum hem de orada beni çeken birşeyler var diye..

1 hafta içinde ondan fazla şirketin ilanlarını gonderdi bana, dünya üzerinde fransızca konuşulan her ülke var hemen hemen... Aralarından biri sürekli karışık olan kafamın toplanamaz hale gelmesine sebep oldu , iyice dağıldım anlayacağın...
Hemen CV'mi gönderdim 2 şirkete , eğer kabul görürsem bundan sonra Bora Bora'lı olucam. Kendimi fazla kilolarımdan kurtulmuş ve bronzlaşmış bır biçimde kıçımda mayom, elimde sörf tahtamla hayal ediyorum....

15 Ocak 2009 Perşembe

İmdat!

Siz beni ağlamayan adam olarak tanırsınız ,
Gerçekleri mi öğrenmek istiyorsunuz?
Evet bende ağlıyorum, ama gözyaşlarım içime akıyor.
Doluyorum her gecen gün, çaresizce ama elimden birşey gelmiyor...
Acilen bir hayat öpücüğüne ihtiyacım var , ölüyorum...
Düşüyorum , saclarım ucusuyo ruzgardan ,evet saclarımda uzadı, eskı alıstığınız ben değilim artık, ama bır terslık var her gecen sanıye yavaslıyorum , bu acı bıtsın ıstıyorum fakat sona varamıyorum, ölemiyorum...

Az kaldı geliyorum , biraz yana kay...




Noir Desir'e de selamlar...

13 Ocak 2009 Salı

Bulaşıklar birikti yine...

Jenga neden hep bende yıkılıyor anlamıyorum

Domuz kumbaramın ıcınde sadece 10 kuruşlar kaldı , kuru üzümleri de ayıklardım leblebılerin arasından. Akıllanmıyacam ben ya..

Bambularım da benim gibi yorgun , uçları sararmış...

Tek dostum kitaplar, kitaplarla kafam güzelleşiyor, şarkılar da mezem...

Duvara bir Audrey Hepburn tablosu yapıcaktı annem , o da Nice' e gitti kimbilir ne zaman gelir bi daha...

12 Ocak 2009 Pazartesi

Yaşam ne denli gecikirse geciksin,
Ölüm hep zamanında gelir-
ölüm gecikmez.

Kişi doğumundan bu yana,
yaşamını ne denli belirgin yaşamışsa,
bugünden ölüm gününe uzanan süreç de
o denli belirsizdir.

Yaşayabileceklerimiz,eninde sonunda,
doğum günlerimizdir-ölüm günlerimiz
değil.

Oruç Aruoba

5 Ocak 2009 Pazartesi

What is Life ?

- Rekabet et
-Terfi et
-Maasına zam al
-Kariyer sahibi ol
-Bir ev satın al
-Bir araban yok mu hala
-Soyle bakalım kac tane sevgilin oldu bu zamana kadar
-Neden hala evlenmedin
-Evlen ve cocuk yap
-Çocuklarını ıyı okula gondermek ıcın bıraz daha cok calıs
-Daha cok kazan
-Arabanı yenıle
-Yenı bır daire al
-kredi al
-Aldığın krediyi odemek ıcın daha cok calıs
-Esine daha ıyı sartlarda bır hayat sagla yoksa senı terk eder

Hayat bu olmamalı , yasamanın farklı anlamları olmalı...